GELENEKSEL SOHBET TOPLANTILARI VE AHİLİK – 2

Haz 17, 2025 - 12:32
 0  0
GELENEKSEL SOHBET TOPLANTILARI VE AHİLİK – 2
Türk sofra kültürü içinde, bütün yiyecekler değerlidir ancak bunlar arasında helvanın müstesna bir yeri vardır. Helva sözcüğü, Arapçada genel olarak tüm tatlıları ifade etmek için kullanılan “hulviyyat” sözcüğünden türetilmiştir. Yine bu dile özgü olarak “helva” keli-mesi “tatlı” kelimesiyle eş anlamlı kullanılırken, Türk mutfağında tatlılar içerisinde kendine özgü malzeme, hazırlanış tekniği ve sunumuyla ayrı bir kolu ifade etmektedir. Türk Kültüründe helvanın çok eski bir geçmişi vardır. Yüzyıllardır Türk kültürünün et-kisi altında bulunan bütün topraklarda, helva, Türk mutfak kültürünün vazgeçilmez lezzetlerin-den biri olarak bilinir. Aslında bir bozkır kültürü olan helva, hazırlanışının kolaylığı ve lezzeti ile sadece bir yiyecek değil, mutluluk ve kederin de yemeğidir. Eski Türk kültüründe helvanın en önemli fonksiyonu inanç boyutundan ileri gelmektedir. Atalar kültüne bağlı olarak, ölen bir kişinin arkasından helva kavrulmasını, bir ritüel haline getirmişlerdir. Eski Türkler, helva kav-rulurken çıkan kokunun ataların ruhlarına armağan olacağı, helvanın kendisinin de yaşayanları mutlu edeceği inancına sahiptiler. Bu inanış özellikle Selçuklulardan itibaren yeni kültür öğeleri edinmiş, Ahilik kültü-rüyle bezenerek İslamiyet’in ruhunu incitmeyecek öğelerle harmanlanmıştır. Bu sayede sosyo-lojik ve kültürel (folklorik) ritüellerle zenginleşen bir gelenek halini almıştır. Ahilik kültüründe sohbet geleneği Tarihi süreç içinde Türk sosyal hayatını derinden etkileyen ve varlığını asırlarca sürdü-rebilen sivil örgütlerin başında Ahilik teşkilatı gelir. Ahilik, bir hayat felsefesi niteliğinde oluşu sebebiyle, kültürel alanı oluşturan bütün dinamikleri etkilemiş, ferdin ve toplumun iktisadî, si-yasî ve sosyal hayatını şekillendirmiştir. (Erken, 1999:125) Ahi Evran-ı Veli’nin 13. yüzyılda temellerini attığı, Anadolu Türklüğüne özgü Fütüvvet teşkilatı olan Ahilik kültürü, Kurân-ı Kerîm’den ve Hz. Peygamber’in sünnetinden kaynaklan-maktaydı. Fütüvvet-nâmelerde ifadesini bulan bu ilkeler yüzyıllar içinde Kırşehirlilerin ruhla-rına işlemiştir. Bu ruhla şu üç prensibi kendilerine şiar edinmişlerdir: “Eli, kapısı ve sofrası açık olmak”. Erkeklere “eline, beline, diline”; kadınlara da “aşına, eşine, işine sahip olma”yı öğütlemekteydi. Ahiliğin dayanağı olan Fütüvvet-nâmelerde de iyi âhlâklı olmanın yanı sıra cömert ol-mak da bir fazilet olarak övülmektedir. Örneğin Abd-al Razzak Kâşânî’nin Tuhfat-al-İhvan tercümesinde fütüvvet gerekleri sayılırken “Fütüvvete gerekli şeylerden biri daimi olarak hiz-mete girişmek ve ziyafet sünnetine devam etmek” olduğu belirtilmiştir. (Gölpınarlı, 2011:250). Ahilik ve Ahiler hakkında bilgi veren en eski tarihî kaynaklardan birisi İbn-i Batuta Seyahatnâmesi’dir. 1333 yılında Alanya’dan Anadolu’ya ayak basan Tancalı ünlü seyyah İbn Batuta, o dönemdeki Anadolu’yu anlatırken, gezip gördüğü yerleri, buralardaki âdet, gelenek ve inanışları; bölgelerin siyasi durumları vs. hakkında bilgiler vermektedir. Burada önemli olan husus İbn Batuta’nın Anadolu gezdiği herhangi bir yerden bahsederken muhakkak oralardaki ahilerden ve ahilerin dergâhlarından bahsediyor olmasıdır. Sadece İbn Batuta Seyahatnâmesi bile Ahilik kurumun ne derece önemli ve işlevsel olduğunu anlamaya yeterli. Zira seyyah, ahileri ve onların bir kurum olarak Anadolu’da oynadığı rolü en ince de-taylarına kadar anlatmaktadır. Ahilik tarihi açısından İbn Batuta Seyahatnâmesi’nin önemini bu konuyla ilgilenenler yakından bilmektedirler. Zira seyahatnâme bu konuda ilk ve en önemli kaynaktır. Hatta seyahatnâmenin bu özelliği Prof. Dr. Mehmet Şeker tarafından müs-takil bir eser olarak da incelenmiştir. (Şeker, Mehmet (1993) İbn Batuta’ya Göre Ana-dolu’nun Sosyal -Kültürel ve İktisâdî Hayatı ile Ahilik, Ankara: Kültür Bakanlığı Yayınları.) İbn-i Batuta’dan Ahilerin Anadolu’da çok önemli fonksiyonları olduğunu öğreniyoruz. Sultan Orhan döneminde, Antalya, Burdur, Gölhisar, Lâdik, Milâs, Konya, Niğde, Aksaray, Kayseri, Sivas, Gümüş, Erzincan, Erzurum, Birgi, Tire, Ayasuluğ, İzmir, Manisa, Bergama, Balıkesir, Bursa, Görele, Geyve, Yenice, Mudurnu, Bolu, Kastamonu ve Sinop şehirlerini ge-zen İbn-i Batuta, bu şehir ve köylerin pek çoğunda Ahi tekke ve zaviyelerine rastladığını ve bunların yaşayışlarının nasıl olduğunu anlatmaktadır.

Tepkiniz Nedir?

Beğen Beğen 0
Beğenmeme Beğenmeme 0
Sevgi Sevgi 0
Komik Komik 0
Kızgın Kızgın 0
Üzgün Üzgün 0
Vay Vay 0